Düşünceleri dinlemek/dinlememek
Norveç’li kâşif Erling Kagge, Güney Kutbu, Kuzey Kutbu ve Everest Dağı’nın üçüne birden ilk ayak basan insandır. Kâşif, Gürültü Çağında Sessizlik isimli kitabında, sessizlikle ilgili düşünce ve deneyimlerini aktarıyor. Sessizliği çevrede ses, gürültü olmaması ve kafada düşüncelerin olmaması şeklinde ikiye ayırmak istiyorum.
Dünyanın en uç noktalarında dolaşırken doğayı ve sessizliği deneyimleme şekliyle ilgili şöyle bir şey söylüyor; “...Antarktika bugüne kadar bulunduğum en sessiz yer… Büyük, beyaz hiçliğin en uzak iç kısımlarındaki buzun üzerinde tek başıma, sessizliği hem duyabiliyor hem de hissedebiliyordum.” Muhtemelen hayatta kalma zorunluluğundan dolayı kafasındaki sesleri dinlemeye pek fırsatı yok.
Bir de “...küfür etmek insanı aşağılara çeker, kötü bir ruh halini daha da kötü yapar. Bu nedenle keşif gezilerinde asla küfretmem.” dediğinde de olumsuz, öfkelendiren düşüncenin yarardan çok zarar getireceğinden de emin olduğu anlaşılıyor.
Kitabın başka bir bölümünde; “Hiçbir şeyin gerçekleşmediği bir anda, sessizlik içinde ve tek başına olduğunda, hareketsiz kalmak kolay değildir. Böyle bir durumda sessizliği kendimle doldurmak yerine sıklıkla başka bir şey yapmayı seçerim. Başka şeyin neredeyse ne olduğundan bağımsız... Zaman içinde, sahip olduğum problemlerden birçoğunun kaynağının burada yattığını anladım.” diye bir tespitte bulunup; verdiği birkaç örnekle beraber sessizliğe tahammül etmekte zorlandığımızı, halbuki bunu öğrenebilirsek daha çok şey elde edeceğimizi dillendiriyor.
“Sessizlik sıkıcı olabilir. Herkes sessizliğin nasıl da dışlayıcı, rahatsız ve kimi zaman da korkutucu bir hale gelebileceğini tecrübe etmiştir. Ya da diğer zamanlarda yalnızlığa dair bir işarettir. Veya keder. Sonrasındaki sessizlik ağırdır.”
“...Yapmakta olduğun şeyin derinlerine inmeyle ilgili bir şeydir. Deneyimlemek ve çok fazla düşünmemek.”
Başka bir sayfada ise “Sessizliğin çökmesini bekleyemezsin... Kendi sessizliğini yaratmak zorundasın.” diyor.
Bazen düşünceler kafamıza üşüşüyormuş gibi gelebilir. Bazı düşünceleri kafamızdan atamadığımızı deneyimleyip daha da çaresiz hissedebiliriz.
Ama aslında olan şey, bilinçli bir şekilde o düşüncelere odaklandığımız. Düşünceler bizi kovalamıyor. Biz düşünceleri kovalıyoruz.
Yoğun ve uzun süreli düşünce uğraşları anlamlı şeyler değil. O anda anlamlı, önemliymiş gibi gelebilir. Ama zarardan başka bir şey değil. Dikkati bozar. Farkedip kafadan atmaya çalıştıkça daha da o düşünceyle uğraş içerisine girilmiş olunur.
Sessizlik iyidir. Dinlememek. Çevreye yönelmek. Hele bir de kafadaki sesler eleştirici, can sıkıcı düşüncelerse ciddiye almak daha da yararsız.
Bu fotoğrafı özledim. Bir uyarı olmasına rağmen gördüğümde rahatsız olmazdım. Aksine hoşuma giderdi. Hemşire arkadaşlara saygılarımı sunuyorum.
Kaynak
Kagge, E. (2016). Gürültü Çağında Sessizlik (N. Bakar Lageland, Çev.) İstanbul: Alfa Yayınları
Yıllar önce Bilim ve Teknik dergisinde şunu okumumuştum. Gürültü+gürültü=Sessizlik