İyi alışkanlıklar, alışkanlıklar, kötü alışkanlıklar, çok kötü alışkanlıklar.
Bazı davranışlarımızın alışkanlık haline gelmesi doğal bir süreç. Beynimizin bir özelliği. Hayatımızı kolaylaştıran bir özellik. Örneğin dakikada kaç kere nefes alacağımızı ya da kalbimizin kaç kere atacağını hesaplamıyoruz. Beynimiz biz üstüne düşünüp karar vermeden bu yaşamsal davranışları(!) sürdürüyor. Alışkanlıksa, al sana hayati alışkanlık. Neden bunlara da alışkanlık demeyelim? Yani, alışkanlık kötü bir şey değil. Neye alıştığımız ve sonuçları önemli.
Charles Duhigg’in Alışkanlıkların Gücü kitabında da benzer şeyler söylüyor; “Alışkanlıkların ortaya çıkış sebebi, bilim insanlarına göre, beynin enerjiden tasarruf etmek için durmaksızın yeni yollar aramakta olmasıdır.” Alışkanlıkların oluşum ve gelişim sürecini 3 temel aşamayla açıklıyor. Ha! bu arada Charles Duhigg “Necidir, kimdir?” derseniz gazeteci (https://en.m.wikipedia.org/wiki/Charles_Duhigg).
“Önce bir işaret, yani beyninize otomatik moda geçmesini söyleyen ve hangi alışkanlığı kullanacağını gösteren bir tetikleyici belirir. Sonra fiziksel, zihinsel veya duygusal olabilen bir rutin oluşur. Son olarak, bu döngünün gelecekte kullanılmak üzere hatırlanmaya değer olup olmadığına karar vermesinde beynimize yardımcı olan bir ödül ortaya çıkar.”
Bir ara, “Bir alışkanlık ortaya çıktığı zaman, beyin karar verme sürecine tam anlamıyla katılmaktan vazgeçer.” diye de ekliyor. Yani, otomatikleşiyor. Düşünmeden tepki veriyoruz. Hatta bir de, “Sorun, beynimizin iyi alışkanlığı kötü alışkanlıktan ayırt edememesidir.” Şeklinde toparlıyor. “Çok güçlü alışkanlıklar bağımlılığa benzer reaksiyonlar yaratabilir.” Bile diyor gazeteci ve araştırmacı yazar. Çok da bilgilendirici, yol gösterici ve bol bol örnekli bir kitap. Tavsiye ederim. Hatta yüz yüze tavsiye ettiğim kuzenim, “Bana bu kitabı tavsiye ettiğin için çok teşekkür ederim, Allah razı olsun.” dedi. Yağ çekmiyorsa tabii! Neyse.
Kitapta özellikle vurguladığı şey şu; “Altın kural: Bir alışkanlığı değiştirmek istiyorsanız eski işareti tutmalı, eski ödülü vermeli ama rutini değiştirmelisiniz… Kural şudur: eğer aynı işareti kullanır, aynı ödülü temin ederseniz rutinle oynayarak alışkanlığı değiştirebilirsiniz…Bu altın kural, alkolizmin, obezitenin, obsesif kompulsif bozukluklar ve başka yüzlerce yıkıcı davranış için tedavi yöntemlerini etkilemiştir.
“Öneriden anladığım, İşaret (hatırlatıcı) alışkanlığı aklınıza düşürdüyse, “yapmalıyım” düşüncesini tetiklediyse yapabileceğiniz şey o davranışı yapmamaya çalışmak değil yerine başka bir şey yapmak.
Bu arada “düşünmeden yapıyorum”, “bir bakmışım yapmışım” gibi kontrolün bizde olmadığına inandırtan düşünceler olabilir. Aradaki fark sadece bu düşüncelere hızlı, otomatik cevap vermemizle ilgili.
Bazen tereddüt iyidir.
Alışkanlıkların Gücü’nde başka noktalara da değiniyor tabii. Sosyal grupların etkisi, sosyal grupların inanç yaratması vs. Adsız Alkolikler Derneği’nin yöntemlerinden örnekler veriyor mesela. Sonlara doğru bir yerde de şunu ekliyor: “... sorun, alışkanlıkları değiştirmenin tek bir formülün bulunmamasıdır; binlerce formülü vardır.” Bu cümle içimi açtı.
Bu gibi konularda önerilen çözüm yoluyla beraber giden sıkışmışlık hissini, “yapamayacağım” düşüncelerini anlayabiliyorum. O yüzden şunu da eklemek isterim. Alışkanlığın açıklamasını bu üçlü döngü üzerinden düşünürsek, sadece rutinin değil işaret ve ödülün de önemi büyük bence. İşaret (hatırlatıcı! olarak isimlendirirler), davranış döngüsünün başlangıcında önemli bir yer tutuyor. Mesela, sigara içmek istemiyorsanız paketi, kül tablasını gözünüzün önünden kaldırmak, bir yerin önünden geçerken alkol almak aklınızdan geçiyorsa oradan geçmemek gibi önlemler de atlanmamalı bence. Bazı arkadaşlarınızla bir araya geldiğinizde sürekli olarak aynı şeyleri yaptıysanız, alkol, sigara arkadaşlığı gibi olduysa, istemediğiniz halde canınız çekebilir. En azından bir süre ortamı değiştirmek iyi olabilir.
Alışkanlıklardan bahsederken örnekler alkol ve sigara üzerinden gitti ama esas konu; ‘alışkanlıklar’ deyince aklımıza ilk olarak kötü alışkanlıklar (zarar verici alışkanlıklar diyelim) gelse de neredeyse yaptığımız her davranışın bir alışkanlık olduğunu unutmamak lazım. Hayatımızda kaç tane sadece bir kere yaptığımız şey var ki.
Ayrıca, beynimizin yaptığı şeylere alışması, alışkanlık haline getirmesi hayatımızı kolaylaştıran bir şey.
Araba kullanırken vites değiştirme esnasında, “Evet, şimdi debriyaja basmalıyım.” diye uzun uzun düşünmüyoruz (Kullanmayı ilk öğrendiğimiz zamanlarda düşünüyorduk tabi). Bir de bunu düşünürsek yola kim bakacak.
Her neyse, en önemlisi galiba neye alıştığımız; bize ne verdiği ve bizden ne götürdüğü.
Ne diyelim. Alışmak sevmekten daha zor.
Kaynaklar
1. Duhigg, C. (2012). Alışkanlıkların Gücü (H. B. Çevikus, Çev.) İstanbul: Boyner Yayınları
2. Besen Ü. Alışmak Sevmek Daha Zor ( Selami Şahin bestesi)
Comments